Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, partisinin Ankara’daki genel merkez binasında haftalık basın toplantısında konuştu. Karamollaoğlu, “Devlet bile yıl sonunu getiremezken, vatandaş bu kurallarda ay sonunu nasıl getirsin? Bütçe gayesi yalnızca 6 ay içinde patlak veren bir iktidar, artık bu milletten 5 yıl daha ülkeyi yönetmek için yetki istiyor” diye konuştu.
Karamollaoğlu’nun konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
HARBİYELİ ÖĞRENCİLERİN HÜR BIRAKILMASI OLUMLU: 15 Temmuz kalkışmasında Harbiyeli öğrencilerimiz tutuklanmışlardı. Bugüne kadar uzun bir müddettir tutuklu kalmışlar, ömür uzunluğu mahpusa mahkum edilmişlerdi. Ne olduysa bir gecede her şey değişti ve bu öğrencilerimizin bir kısmı özgür bırakıldı, oburlarının de hür bırakılacağı kanaati hakim oldu herkeste. O vakit lisana getirmiştik; öğrenci ihtilal planlayamaz! Öğrenci, buyruk komuta içinde kendisine verilen buyruğu yerine getirebilmek için efor sarf etmek mecburiyetindedir. 6 yıl bu gençlerin mahpus yatmasına gerek yoktu ki! Tekrar de en azından bu türlü bir yanlıştan dönülmüş olmasını olumlu bir adım olarak gördüğümü tabir etmek istiyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI MÜLTECİLER KONUSUNDA SINIFTA KALDI: Pahalı arkadaşlar; maalesef dünyamızdaki mülteci sayısı giderek artıyor. Yoksul, mağdur olan ülkelerden; kalkınmış, gelişmiş, daha huzur içinde olan ülkelere gerçek bir akım var. Bu bahiste denilecek çok şey var ancak bu hafta yalnızca Ankara-Kızılay’da Somalili ve Etiyopyalı iki göçmenin işlettiği “SAAB CAFE” isimli yerin önünde yaşanan vahim olaylara değinmekle yetineceğim. Her fırsatta kürsülerden sığınmacılar ve mülteciler üzerine hamasi nutuklar çeken ve bu mevzuda birinciliği kimseye bırakmayan İçişleri Bakanı bu hadiselerde de sınıfta kalmıştır.
BURASI DEMOKRATİK BİR ÜLKE: Kafe sahiplerine yapılan baskılardan tutun da kimi emniyet mensuplarının hadsiz, haksız ve hukuksuz davranışlarına ve olayın akabinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamaya varıncaya dek hepsi birbirinden vahim! Bilhassa de hadiseler esnasında bir milletvekili arkadaşımızın uğraşları karşısında bir polisin parmak sallayarak adeta kendisini tehdit etmesini kabul etmemiz mümkün değil. Burası demokratik bir ülke! İktidarda bulunanlar artık aklını başına alsın, bu probleme oy hesabı üzerinden yaklaşmasın! Bu halin; daha vahim hadiselere sebep olacağını kimse unutmamalı.
MAHALLELİ BAKKALA, BAKKAL TOPTANCIYA, TOPTANCI FABRİKAYA BORÇLU: Sayın arkadaşlar; yıl başında “6 ay sonra her şey güllük gülistanlık olacak” diye tarih veren iktidarın müddeti bir hafta sonra doluyor. Tarih verdiler; “6 ay sonra her şey düzelecek.” Lakin bu 6 aylık müddette bırakın güzelleşmeyi, ekonomik koşullar daha da ağırlaştı ve berbatlaştı. Yanlış siyasetler nedeniyle vatandaşlarımız giderek daha da ağırlaşan bir borç yüküyle yaşamak zorunda kalıyor. Mahalleli bakkala, bakkal toptancıya, toptancı fabrikaya borçlu… Gençler devlete, hane halkı bankalara borçlu… Taban ücretliler, memurlar, emekliler, borç döndürerek ay sonunu getirmeye çalışıyorlar. Ülkemizde her 2 bireyden 1’i maalesef borçlu halde yaşıyor. Merkez Bankası’nın bilgilerine nazaran; 2018’de 567 milyon lira düzeyinde olan hane halkı borçları, 2021’de 1 trilyon lirayı aştı; yani iki misline çıktı! Borçların neredeyse tamamını krediler oluşturuyor.
HER 100 LİRALIK GELİRİN 43 LİRASI BORCA GİDİYOR: Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) bilgilerine nazaran; ferdi kredileri kullanan kişi sayısı son bir yılda 1,6 milyon kişi arttı ve 36,1 milyon kişi oldu. BDDK datalarına nazaran ise; Nisan 2022 prestijiyle takipteki tüketici kredileri ve kredi kartı borçlarının toplamı 26 milyar 794 milyon lira düzeyinde ulaşmış durumda. Yani ortalama olarak her hane halkı başına yarım milyon lira borç düşüyor. Hane halkının borcunun harcanabilir gelire oranı ise yüzde 43. Bu şu demek, yani her 100 liralık gelirin 43 lirası borca gidiyor.
LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMÜYOR: Ülkemizin kısa vadeli dış borcu da Nisan’da rekor tazeleyerek 182,4 milyar dolara yükseldi. Ülkemizin kredi risk primi ise 800’ü geçti. Bu oran, ülkemizin dışarıdan borçlanırken başka ülkelere nazaran daha değerliye, yani daha yüksek faizle borçlanması demek maalesef. Görüldüğü üzere Sayın Erdoğan’ın düzeleceğini söylediği kurallar, düzelmek şöyle dursun; ülkemizi daha da fazla borca esir ediyor; ülkemizi global ve mahallî faiz lobilerine de mahkum hale getiriyor. Son 20 yıldır kürsülerde diğer, icraatlerinde apayrı bir iktidarın sebep olduğu ağır bedeller ödüyoruz hepimiz. Lafla peynir gemisi yürümüyor!
RESMİ RAKAMALARLA GAYRI RESMİ SAYILAR BİRBİRİNİ TUTMUYOR: İnsanımız borçlu olmasının yanında birebir vakitte işsiz bırakılmış durumda. Üniversite mezunu gençlerimiz iş bulamıyorlar. Resmi sayılarla gayri resmi sayılar birbirini tutmuyor. Resmi sayı dediğim ne? Sayın Cumhurbaşkanını mutlu edebilmek için aşikâr resmi kurumların ortaya koyduğu sayılar. Maalesef herkes görüyor, bu sayılar kasti bir halde memnuniyet tabir edebilmek için üretiliyor. Ancak öbür tarafta bağımsız kurumlar gerçekleri milletimize gösterebilmek yahut kendileri bunu görebilmek için çalışmalar yapıyor.
TÜRKİYE’NİN YÜZDE 18’İ KÂFİ BESLENEMİYOR: Resmi sayılara nazaran her 5 gençten birisi işsiz. Lakin fiiliyatta her 3, en fazla 4 gençten birisi işsiz! İçinde yaşadığımız koşulları görmüyor değil insanımız! Türkiye’de 15-24 yaş kümesindeki 2 milyon 959 bin genç ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor! Bu sayılarla Avrupa ülkeleri ortasında birinci, OECD ülkeleri içinde ise ikinci sırada yer alıyoruz. İktidar birebir vakitte insanları aç bırakıyor. Vatandaşlarımız temel tüketim unsurlarına ulaşamıyorlar. Halkın yüzde 65,8’i, yani her üç şahıstan ikisi temel besin eserleri alırken zorlanıyor. Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Besin Programı’nın global açlık sistemine nazaran; 9 Haziran 2022 tarihi prestijiyle Türkiye’nin yüzde 18’i kâfi beslenemiyor. İşte bu sayılar “yoksulluğu bitireceğiz” diye yola çıkan bir iktidarın, yoksulluğu geniş kısımlara yaydığının açık ispatıdır.
DEVLET BİLE YOL SONUNU GETİREMİYOR: İşte bu teklif gösteriyor ki, hükümetin bütçesi kendi elleriyle meydana getirdikleri ekonomik darboğaza yalnızca 6 ay dayanabildi. Şu artık çok nettir: Hükümet, bu iktisada 1 yıl bile dayanamayacak. Ayrıyeten devlet bile yıl sonunu getiremezken, vatandaş bu koşullarda ay sonunu nasıl getirsin? Bütçe gayesi yalnızca 6 ay içinde patlak veren bir iktidar, artık bu milletten 5 yıl daha ülkeyi yönetmek için yetki istiyor. Yalnızca 1 yılda enflasyonu yüzde 20’lerden yüzde 70’lere çıkaran bir iktidarın 5 yılda ülkeyi ne hale getireceğini düşünmek hiç de güç değil. Bir de bu resmi rakam! Bu sayının gerçekte yüzde 100’lere dayandığını hepimiz biliyoruz. Biz, milletimizin verdiği güçle bu hoyrat iktidarı ülkemize daha fazla vermeden durduracak ve yanlışlarını en kısa vakitte düzelteceğiz. Öngörülemezlik periyoduna son verecek, yarın neye uyanacağını bilemez hale gelen insanımıza rahat bir nefes aldıracağız.
SÜTE SU KATANLARDAN OLMADIK: Biz Saadet Partisi olarak, olan bitenleri çok güzel okuyor ve aklıselimle kıymetlendiriyoruz. Dönen dolapların da kurulan tuzakların da farkındayız. Biz birilerinin ciğerlerini bile biliriz, emin olun! Onlar da bizim onları ne kadar düzgün bildiğimizi bilirler… Birileri olmadık işlere tevessül etseler de biz asla “helal ve dürüst siyaset” yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Gerçekleri kimseyi rencide etmeden olduğu üzere söyleyeceğiz. Fakat gerçeklerden gocunan olursa onun da müsebbibi biz değiliz! Bugüne kadar hiçbir vakit süte su katanlardan olmadık, bundan sonra da asla olmayacağız! Ve biz biliyoruz ki yanlış işlere bulaşanlar var. Lakin onlardan daha da fazla bu memleketin tertemiz evlatları var. İktidarın ve yetkililerin hukuksuz talimatlarına karşın hukukun dışına çıkmamak için direnen, bu keyfi idare anlayışına karşı devlet geleneğini unutmamış memurlarımız, bürokratlarımız var. (HABER MERKEZİ)